Bir Öykü - Silah
Gece denilen karanlığın temsilcisi çıkıp gelmiş, mesaisine gökkubbeyi büyük bir tuval gibi siyaha boyayarak başlamıştı. Kafasını kaldırıp şanlı göğün yüzüne bakacak olsa biri, göz kapaklarının göstereceğinden de koyu bir karanlıkla karşılaşırdı. Bu koca hiçlik, ani bir ses dalgası ile, hışımla yırtılan bir kağıt parçasına benzer şekilde ikiye yarıldı.
Bir silah sesi duyulmuştu. Bir diğer silah sesi hızlıca takip etti ilkini.
"Bir cinayet işlendi" dedi göğe bakan bir çift göz.
"Bir suç işlendi" diye düzeltti bir diğer çift.
"Belki de bir adalet işlendi" dedi ilki.
İki dost beden oturmuş, birkaç dakika öncesine kadar, gökyüzünü incelemekteydi. Her ikisi de yarılışını görmüştü.
"Senin de için titredi mi?" diye sordu ilki.
"Evet ölümü hissettim" dedi diğeri.
"İki mermi yuvasından soyunarak ayrıldı. Bu bir sebepsiz gerçekleşmez. Sence de öyle değil mi?"
"Bilmem, bazen sebepsiz de suç işlenir."
"Ama genellikle sebeple işlenir"
"Suç hep işlenir"
"Sence bu sefer nedendi?"
"Önce kaç kişi olduğunu anlamak lazım. Grupça mı insan vardı, iki insan arasında mı geçti?"
"İki el art arda ateş. Bana tek kişi tarafından, tek kişinin canını kesinlikle almak için atılmış gibi geldi."
"İki kişi diyelim öyleyse. Öldürmek için miydi acıtmak için mi?"
"Acı için tek veya çok ses duyardık, öldürmek, hatta kesinkes öldürmek içindi."
"Öyleyse sorumuz neden ateş edildi değil sevgili dostum. Bir insan bir insanı neden öldürebilir? Farkındaysan öldürür demedim çünkü her gün birileri birilerini öldürür. Benim merak ettiğim neden öldürebilir hale gelir?"
"Hangisini cevaplayayım kaptan, bir insan bir insanı neden öldürür mü? Yoksa neden öldürebilir hale gelir mi?"
"Bir sorunun cevabı diğer eylemin kaynağı değil mi?"
"Nasıl?"
"Bir insan neden öldürebilir hale gelirse işte o yüzden öldürmez mi?"
"Ama insan öldürebilir hale gelip de öldürmeyebilir."
"Kafasında çoktan öldürmüştür."
"Gerçekte tetiği çeken eller için kafadan fazlası gerekmez mi? Öldürecek hale gelmek, ve içinde eyleme geçmekten korkmayan bir taraf?"
"Bazen insan eyleme geçmeye korktuğu için de öldürür. Konuşmaya, anlaşmaya, tevazu göstermeye yabancıdır, yabancı olandan korkar da öldürür."
"Doğru dedin, ama öldürmek ne olursa olsun eylem değil midir?"
"Kiminin kafasından geçenler akışkandır, kiminin ellerinden."
Sessizlikle birer sigara yaktılar. Arkalarından acelenin habercisi, korkunun tetikçisi sesler kulaklarından girip yüreklerini hoplatmıştı. Biri koşuyordu. İkili, evrimsel sürecin, hayatta kalmış her canlıya verdiği içgüdü ile arkalarına dönmüş, olası tehlikeyi gözleri ile teşhis etmeye çabalıyordu. Kendi boylarından biraz uzunca, yapılı bir insan silüeti gittikçe gözün kadrajını kaplamak istercesine büyüyor, büyüyor ve büyüyor.
"Katilimiz geliyor"
Silüet yıllar önce kaybettiği bir değeri geri yakalamaya koşar gibi, zebaniler yataklarından çıkmış onu kovalıyorlarmış gibi, ölümden uzağa, yaşamın yakınına, durmaksızın ve nefessiz koşuyordu.
Bir seslenme nidası ile duraklayarak korku dolu gözlerini iki dosta çevirdi. Dostların ilkinden gelmişti bu "hey" sesi.
"Neden yaptın?" dedi.
Karşısındaki insanların kim olduğunu, sanki çince sorulmuş soruyu, anlayamadan birkaç saniye baktıktan sonra, yaşama tutunma çabasına devam ederek, arkasında son verdiği nefesin soğukta oluşturduğu buhardan başka bir şey bırakmadan kaçtı.
"Gözleri nasıldı?"
"Korku asılı"
"Bu kadar korkan biri neden korkacağı işi yapar?"
"İşi yapmamaktan daha da korkar."
Uzaklaşan karanlığa bakarak birer sigara daha yaktılar.
"Bir dava sonuçlansın diye öldürmüştür" dedi biri.
"Bence intikam almak için öldürmüştür." dedi diğeri.
"Öfke anında silahını yanında bulmuş, geri dönülemez bir hata da etmiş olabilir."
"Belki de istediği bir şeye sahipti karşıdaki"
"Belki de kendisi sahipti ve kaybetmek istemedi"
"Belki hakaret edildi katile"
"Belki katil hakaret etmek istedi"
"Belki bir suikastti duyduğumuz"
"Ünlü veya bilinmeyen, zengin veya fakir, her biri ölümdür şahit olduğumuz."
Külleri sigaralarından düştü.
"Sen neden öldürürdün?"
"Düzeltilemez bir şekilde bozulanın acısını dindirmek için."
"Acı öldürmeyle diner mi?"
"Acı hiç diner mi?"
"Zamanla diner ama zaman ölüyü diriltmez. Bundan cinayet hatadır."
"Her cinayet hata mı sayılmalıdır?"
"Her cinayet birine göre hatadır, sadece silahın neresinde durduğuna göre değişir."
"Cinayet nasıl gelişir?"
"Acı verme arzusundan"
"İnsan acı vermek ister mi acı olmadan?"
"Kimi canilerin acısı, acı vermemektir."
"Kimi insanın acısı, acıyı beklememektir."
Bir sigara daha yakarlar.
"İnsan nasıl katile dönüşür?"
"Acı insanı dönüştürür"
"Acaba acı ilk nereden çıktı?"
"Acı hep vardı"
"O zaman cinayet de mi hep vardı?"
"Cinayet de hep vardı."
"Her insanın içinde katil var mıdır?"
"Her insanın içinde doğru acıyı bekleyen bir katil vardır"
"Senin doğru acın ne olurdu?"
"Elimden her şeyimin alınması, kaybedecek bir şeyimin kalmaması"
"Benim de aynısı."
Ambulans ve polis sirenleri eşliğinde sigaralarını içerek, doğru acıyı tatmamayı, en önemlisi kimseye tattırmamayı dileyerek gökyüzünü izlemeye devam ettiler.
"Acaba neden yaptığını öğrenebilecek miyiz?"
"Bunu öğrensek ne olur, insan neden öldürür hiç bilemeyeceğiz."
Yorumlar
Yorum Gönder
Peki sen ne düşünüyorsun?