Bir Öykü - Hazır
Kendime yemin etmiştim. Her gün gözlerimi açtığımda güçlü olacağıma yemin etmiştim.
Zincirin en üstündeyim. Çünkü olmak zorundayım. Altta kalıp av olmaktansa zevk almadan avlamayı tercih ederim. Büyük kedilerin de zevk için avlandığını sanmıyorum. Daha çok hayatta kalmak için yapmaları gerekeni yapıyorlar. Kaplanın avını yakalayıp boğazına dişlerini geçirmesi gerekiyorsa benim de avımı etkisiz hale getirmem gerekiyor. Bölgelerini korumak için korkutmaları gerekiyorsa ben de korkutmalıyım. Hayatta kalmak, bir miktar da güçlü olmak için gerekeni yaptığımı düşünmek başımı daha dik tutmamı, adımlarımı daha emin atmamı sağlıyor. Bir kedi gibi yürümeliyim. Çevreye korku ve saygı duyurmak beni güçlü ve hayatta tutar. Kiminin bilgisayarları anlama, kiminin müzik yapma yeteneği var. Benliklerini oluşturan ilgi ve yetenekleri. Benim ise kendimi bildim bileli tek yeteneğim üstün olmaktı. Kim karşına çıkarsa çıksın üstün olabilmek spor, enstrüman veya teknoloji gibi pratikle güçlendirilebilecek bir yetenekten ziyade saf güç ihtiyacından çünkü aksi halde hiçbir şey olmadığını kabul etmek zorunda kalacak olmandan güç alır.
Saldırıya geçmeden önce her yönümle üstün olup olmadığımı ayna ile kontrol ederim. Aynanın şimdiye kadar yaratılmış en büyük icat olduğunu düşünüyorum. İnsanlar başka birinin üstün olup olmadığına ilk görünüşleri ile karar verirler. Ayna ise başkasının gözleri ile kendine bakabilme gücü bahşeder.
İlk olarak uzakta durarak bedenimin uzaktan görünecek tam biçimine baktım. Daha sonra aynaya yürüyerek yürüyüşümün yeterince etkileyici olup olmadığına. Giydiğim dar kıyafetlerin üzerinde ellerimi gezdirerek hem ellerimin biçimini hem de bedenimin kıvrımlarını kontrol ettim. Yüzüm gergin, sinirlenmeye müsait ve de umursamaz görünüyordu. Genel olarak yakınım olmayan insanların görmesi için iyi bir bakış olduğunu düşünüyorum. İnsanlar diğer insanları isimleri ve özellikleri ile hatırlar diye düşünürdüm hep, ve beni heybetli görünüşüm ile hatırlamalılardı, ismim duruşum olmalıydı. İsmimi bilmeseler bile nasıl biri olduğum yüzümden okunmalı.
Bir de aynaya gülümseyerek tatlı görünüşümün samimiyet seviyesini çalıştım. Makyajımı ilk bakışta göze çarpmamı sağlayacak kadar parlaklığın, göz yormaması ve zorlama görünmemesi için biraz sade renklerin üstüne hiddetli olduğumu tek bakışta anlatması için uzun kuyruklu siyah birer çizgi ile tamamladım. Saçlarımı gelişigüzel bir biçimde sol tarafıma atıp kendime baktığımda neredeyse saatlerce losyon, köpük, maske ve makine kullanarak şekillendirmemişim gibi doğal görünüyordu. Güzeldim. Güzel olmam kendime baktığım anlamına geliyordu. Kendime bakmam kendimi sevdiğim ve zayıflığım olmadığı bu yüzden de kendimle ilgilenecek dünyadaki tüm vakit ve enerjiye sahip olduğum anlamına.
İlk gözlere hitap ettikten sonra yaklaşan kişi kokumu alacaktı. Varlıklı ve sağlıklı, çekici ve zarif kokmalıydım. Yani ya vanilya ya da hindistan cevizi kokusu sürünmem gerekti.
İlk temas da sağlık, zerafet ve çekiciliği temsil edeceğinden, tokalaşacağım her insanın yumuşak bir ele dokunması ve bırakmamayı istemeleri için güzel kokulu nemlendiricilerimi sürünmem gerekti.
Gözler, burun ve tene hitap ettikten sonra asıl vurucu ve tüm ilk izlenimleri daha da güçlendirecek şey sesim ve kullandığım kelimeler olacaktı. İnsanlar zeki olduğunu belli eden insanları sevmez ama zeki insanları sever. Karşımdaki insana en uygun ses tonum ile akıllı olduğumu belli eden ancak gösterişte bulunmayan cümleler kuracak ve cümlelerimin sayısını az tutacağım. Bu, hem insanlar dinlemekten çok dinlenmek istediği için hem de gizemi korumak ve insanları beni keşfetmeye gizlice davet etmek için.
Genellikle ciddi ve pür dikkat bir ifade ile dinleyecek ve göz temasımı kesmeyeceğim. Nezaket ve mizah göstereceğim küçük anlarda göz çevremi kırıştıran samimi bir gülümseme sunacağım. Akıllı, nazik ve komik olacağım, tüm insani zayıflıklardan, öfkeden, üzüntüden, boşluktan sıyrılmış dopdolu ve sağlam duran; ışık, umut ve neşe saçan biri olacağım. Kalbi iyilikle dolu olanlara yalnız olmadıklarını ve insanlığa biraz daha güvenebileceklerini hatırlatan, kalbi karanlıklaşmış olanlar için olamadıklarını hatırlatacak, onları kıskançlık ve kinle dolduracak biri olacağım.
“Hazırım” dedim. Hazırdım. Bir avcı tarafından avlandığım, güçsüz olduğum günü her ayrıntısıyla anlatmaya, dinlemeye, avcıyı görmeye, gözlerine bakmaya hazırdım.
Bir saniye sonra kapının aniden açılma sesiyle yüreğim ağzıma geldi. Küçük bir çığlık kaçtı ağzımdan, kapıdan giren avukatımı da şaşırtan. Küçük bir korkma olmasına rağmen dünyadaki en hassas insanmışım ve yarama dokunmuş gibi sakince yaklaştı bana. Korkuttuğu için özür diler dilemez hemen gülümseyerek önemli olmadığını söyledim. Aynı anda aynaya attığım yarım saniyelik bakışlarla gülümsememin gözlerimin çevresini kırıştırıp kırıştırmadığına ve yeterince içten görünüp görünmediğime dikkat ediyordum.
Benimki gibi davalarda oldukça başarılı bir avukattı. Duruşmamız öncesi beni kontrol etmek istemiş olmalıydı. Sonuçta avcının ve o günün beni etkileyeceğini düşünüyordu herkes. Evet belki de diğer kadınları etkilerdi. Ama beni değil. Ben akıllıydım, güçlüydüm, en önemlisi de masumdum. Neden başka birisinin günahı ve suçu için ben yaralanacaktım ki? Hayır ben bir kaplanım. Belki önceden değildim ama şimdi öyleyim. Avcı artık benim. Hazırım.
“Hazır mısın?” diye sordu avukatım. Onaylamak için gülümsedim, gözlerine baktım ve vakur bir duruşla ağzımı açtım. Sesim çıkmadı. Kendi kendime güldüm, rüyadaymışım gibi hissediyordum. Rüyada koşmak için çırpınıp koşamadığım anın hissini hissettim ve bu bana komik geldi.
Şefkatli olduğu mesajını gözüme sokmak istercesine başını hafifçe yana eğerek ve ileriye uzatarak bir daha sordu avukatım, “Hazır mısın?”
Bu sefer gerçekten onaylamak için gülümseyerek ağzımı açtım, hazırım diyen sesimi duymuştum ama sesim zihnimden gelmiş, dışarı çıkmamıştı. Bu da bana komik gelmiş olmalı ki gülmeye başladım. Başta gelen küçük kıkırdamalara kahkahalar yetişmeye başladı. Durmak istedim ama durmak istemem daha da nefesimin kesilmesine yol açtı. Çok komikti, tüm hayatım boyunca hazır olmak isteyip av haline geldiğim gün hazır olmadığımı öğrenmek. Çok komikti başıma gelenlere hazır olamayıp sonuçlarına hazırım demeye çalışmak. Nefes almak için çırpınırken hıçkırıklarımı duydum. Tüm yüzüm ıslaklıkla, ciğerlerim havasızlıkla, boğazım içinden geçemeyen kelimelerle yanıyordu. Yandığımı hissediyordum. Bacaklarım beni taşımaz oldu. Dizlerimin üstüne düşerken hiç acı hissetmedim. Hala bacaklarım o günün korkusu ve acısıyla titriyordu zaten, düşmek bunun üstüne geçemezdi. Tüm suretimi göz yaşları kaplamış beni kör ediyordu, gözlerimi sıkarak akıttım hepsini, önümü görmek için akıttım. Karşımdaki aynada kendimi gördüm. Alttaydım. Avdım. Zayıftım.
Kendime yemin ettim. Yakında gözlerimi son defa kapatacağıma ve bir daha hiç güçlü olmak zorunda olmayacağıma yemin ettim.
Yorumlar
Yorum Gönder
Peki sen ne düşünüyorsun?