Bir Öykü - Mektup
"Ben bugün dünyaya merhaba dedim. 21 yıl önce bugün dünyayı ilk defa görmüş, her insan gibi geleceği anlamış, ağlamıştım. Aslında diğer insanlara göre daha dolu dolu yaşadım hayatımı. Partilere gittim, dostlar edindim, düşmanlar edindim, ülkeler gezdim, yemekler tattım, kültürler yaşadım ve daha niceleri. Kısacası ben hayatı yaşadım.
Bir keresinde İtalyada cüzdanım çalınmıştı ve kendimi kimliksiz, pasaportsuz ve parasız bulmuştum. Bir keresinde ise Las Vegas'ta kumar oynamış, 500.000 dolar kazanmış, bu paranın tamamını ise arkadaşlarımla olan eğlencemde günler içinde bitirmiştim. Bir keresinde Eyfel kulesini izleyerek şarap içerken, masamda duran kitabı tanıyan ve kitap üzerine sohbet kurduğum bir Bey'e aşık olmuş, 3 senemi heba etmiştim. Ne güzel heba etmiştim kendimi hayata. Acısı, sefaleti ve zenginliği ile seviyordum ben bu hayatı. İyi kötü ne olursa çok seviyordum çünkü hissetmeyi seviyordum. Aşk aralarında hissetmeyi en sevdiğimdi. Aşık olmayı çok seviyordum ve hemen hemen de her şeye aşık olabilirdim. Ateşin yanışına, hızla uçan bir kuşun kanatlarını izlemeye, sıcak bir yemeğin ağzımda aynı anda oluşturduğu tatlara, öpmeye, öpülmeye, tanımaya, tanımamaya, tanınmaya, tanınmamaya, her duruma, her şeye ve herkese. Aşık olmaya aşıktım. Diğer insanların aksine, sevmekten korkmazdım. Sevginin kötü görülen her bir bölümü değerliydi benim için. Onlar olmadan güzel bölümlerinin tadını çıkarmak imkansızdı.
Küçükken, 7-8 yaşlarımda, annemin mutfak masasına oturmuş ağladığını fark ettim. Yanına yaklaştım ama beni uzaklaştırdı. Komşumuzun özenle baktığı, çocukları asla yaklaştırmadığı bahçesine gizlice giriverdim ben de. Mükemmel bir gül kopardım. Mükemmeldi çünkü bana annemin neşeliyken yanaklarında olan kırmızılığı hatırlattı. Neşelenmesi için anneme götürdüm. Çiçeğimi eline aldı. Gülümsüyordum. Çiçeğimi kenara fırlattı ve beni odanın dışına sürükleyerek kapıyı sertçe kapattı. Ama önemli değildi ki benim için. Bir gün beni sevdiğinde çok sevinecektim.
Bir başka zaman da babamı iyileştirmek istedim. Doğru hatırlıyorsam bu da 9-10 yaşlarımdaydı. Çok sigara içerdi babam. Sigaranın kötü bir şey olduğunu ve ölümün anlamını öğrendiğim gün kalbim hızla atmaya başladı. Benim babam da mı ölecekti? Babamın ölmesini istemedim. Babamı, sebebini bilmesem de, seviyordum. Sebebini bilmesem de, o yaşamalıydı. Koşarak yatağının başucundaki komidine gittim. Evet sigara paketi oradaydı. Aldığım gibi hızla parçaladım ve çöpe attım. Öldürücü özelliğinin elime bulaştığından korkarak da 3 defa yıkadım elimi. Daha sonra babam sigarasını aradı tabii ve yaptığımı büyük bir gururla söyledim. O da büyük bir eminlikle tokat attı. Ama önemli değildi ki benim için. Bir gün bana iyi davrandığında çok sevinecektim.
Aynı durum sadece insanlarla alakalı değil bana kalırsa. Hayatta da ulaşmak istediklerime ulaşamadığımda her zaman 'demek ki daha iyisi kapıda' dedim kendime. Gençlik yıllarım boyunca normal bir genç olmak ve dışarı çıkmak, eğlenmek, sevgili edinmek ve tecrübeler biriktirmek istedim. Annem ile babam için ölümcüldü tecrübeler. Eve ve hayatımıza girmeleri yasaktı. Ama önemli değildi. Bir gün nasılsa çıkacaktım. Ve sonunda dünyayı tecrübe ettim.
Ve Anneme çiçeklerimi verebildim. Babam sigarayı bıraktı. Ben dünyayı gezdim.
Bugün dünyaya veda ediyorum."
---
Polisler ve sağlık ekibi etrafı doldurmuş, geç kalmış olmalarının verdiği hüzünle annenin gözlerine bakamadan sessizce kızın cesedini torbaya koyuyorlardı. Bu sırada bir memur, annenin ifadesini almak için sorular sormaktaydı.
"Mektubunda aşık olduğundan bahsetmiş. Sevgili meselesi miydi?"
"Hiç sevgilisi olmadı."
"öyleyse babasının istismarından dolayı depresyonda mıydı?"
"Babası o sene öldü."
"Dünyayı dolaştığını söylemiş, gittiği yerleri söyleyebilir misiniz? dostlarının adını?"
"Hayatı boyunca bu mahalleden dışarı çıkmadı. Hiç arkadaşı da yok. Sadece roman okurdu. Şimdi beni yalnız bırakır mısınız?"
Anlayışla dudaklarını birbirine bastırarak başını salladı memur, ve uzaklaştı. Kadını göz yaşlarıyla ıslanmış mektup ve bir demet gül ile yalnız bıraktı.



Mektubu yazan karakterin soğukkanlılığı ve içinde bulunduğu psikoloji anne ile polis arasında geçen konuşmayı okurken derinden etkiledi.
YanıtlaSil