Bir Öykü - Tecrübe & Akıl
Tecrübelerle yıllanmış yaşın mı, yoksa akılla örülmüş zekanın mı daha fazla hayati problem çözebileceğini kim bilir ki? Bir yandan zeka, tüm problemlere her boyutta bakabilmeyi bilen, her boyutta bulunan sayısız açıyı kavrayabilen bir meziyet iken, tecrübenin materyalleri olmadan üzerine inşa edecek bir temeli olmadan ortada kalır. Tecrübe ise, salt başına sadece birkaç bakış açısından fazlasını sağlayamaz.
Tecrübe ve yaşanmışlıklar bir görsel çağrıştırsaydı bize, kırış kırış olmuş yüzü ve beyazlamış yumuşak saçları ile bir dede veya bir nene olurdu. Tecrübesiz ve sadece mantığı ile hareket edense yüksek ihtimalle bir çocuk olabilirdi. Bu ikisini karşımıza aldığımızda, tecrübeleriyle beraber yaşça büyük olanın hayatta kalma olasılığının daha yüksek olduğunu görürüz. Ancak salt tecrübe sadece hayatta kalmasını sağlarken akıl ile örülmüş zeka, mantık, hayatta kalma ihtimalini arttırdığı gibi yaşam kalitesini de arttırır.
Burada, güneşin bir köşesini aydınlattığı, eskice ve oturanların ağırlığı ile göçmüş koltukta oturan tecrübeyi görürüz. Karşısında, adetler üzerine ondan daha aşağıda oturan çocuk gözlerini dikmiş, yaşlılık konseptini düşünür.
“Ben daha iyisini bilirim çünkü gördüm” der tecrübeli yaşlı.
“Ya yanlış görmüşsen?” der akıllı çocuk.
“Yanlış veya doğru görülmez. Sadece olanı görürüz”
“gördüğünden anladığın doğru veya yanlış olabilir ama. Mantığını kullanmadan gördüklerine bir anlam veremez ya da doğru anlamları veremez ve yanılırsın”
“Gördüklerimi görmeden anlam verecek malzemen olamaz ve karşılaşacağın durumlara tamamen yabancı kalırsın”
Tecrübe sadece gördüklerinden bilgi almaz, gördüklerinin gidebileceği diğer birçok yolu da görür. Tecrübe ettiği olay ile tecrübe edebileceği her olay onun için birer bilgi oluşturur. Bu yaşanmışlıklar, bir sonraki durumda, salt aklını kullanan birinden çok daha hızlı tepki vermesini sağlar. Ne kadar hızlı ve doğru davranırsa, hayatta kalma olasılığını yükseltir. İki aynı akılda insan düşünelim, bir odaya konulmuş. Korku filmlerinin vazgeçilmez elementleri olan bulmacalarla donatalım odayı. İki bireyin de mantık yürütebilme yetenekleri ileri seviyede olsa da, daha önce bu odada bulunma tecrübesini edinmiş olan her halükarda daha başarılı olacaktır.
Akılla örülmüş mantık ise var olan ve var olmayan durumlarda, tecrübenin getirdiği elementlerle kısıtlı kalmadan birçok açıyı görebilir, durum analizinde her açıyı gördüğü gibi sebep sonuç ilişkilerini kurar ve eyleme geçebileceği seçenek ve sonuçları anlar. Kural ve kuramlarla kısıtlanmamış genç zihin, Tecrübeli Yaşlının asla aklına gelmeyecek fikir ve yollar üretir.
"Benim dediğimi yapmalısın." der tecrübeli yaşlı.
"Ya dediğin yanlışsa? Ya bir konuda bildiğin, konunun tüm olaylarında geçerli değilse?" diye cevap verir akıllı çocuk.
"Sen zihninde yaratırken, ben hiç yaratmadım. Ben sadece yaşadım. Senin de yaşayacaklarını yaşadım. Ben bilirim."
"Her olay birbirinin aynı değilse eğer, 'benzeyen' olaylara 'aynı' muamelesi yapmak ne kadar doğru? Belki de yüksek ihtimalde söylediğin işe yarar. Ancak o küçük ihtimal? Ya o farklı ihtimalin içindeysem ve farklı davranmam gerekliyse?"
"Her iş farklı görünür, temelinde aynı sonuca varır. Sadece farklı yollardan ulaşırlar. İsteyerek aldatmış olan ile sebepler sunarak aldatmış olan bir değil midir? Yine de aldatmamış mıdır? Biri sana herkesten farklı bir hikaye anlatsa da herkesle aynı şeyi yapmamış mıdır?"
"Hiç tecrübe etmediklerinle gelsem sana? Sen de bana akıl yürütürsün. Varsayımlarla konuşursun. İnsansın sen, elbet biraz da bilsen hep bilemezsin. Tecrübe biliyorsa eğer, benim bilmem için tecrübe etmem gerekli değil midir? Senin sözlerine güvenmektense benim de bilmem gerekmez mi?"
"Bir tecrübe bin derse bedeldir. Sen bin akıl yürütsen bir tecrübeyi edinemezsin. Her tecrübe de hoş değildir. Bazı tecrübeler edinilmemelidir. İnsan ruhunu zehirler bazıları. Bu yüzden sana konuştuğumda, akıllıysan eğer, beni dinlemelisin."
"Zehirlenmeden nasıl bağışıklık geliştirir insan? Bugün verdiğin tavsiye bugüne bile değil, geçmişe ait olabilir. Başka yerde değil sadece burada geçerli olabilir. Bugün, burada bu zamanda tecrübe etmedin, tecrübe ettiklerini. Öyleyse bugün, burada, tecrüben mi yaşatır beni, yoksa aklım mı?"
"Tecrübe yaşatır ancak her tecrübe de akıl ile başlar. Kimse tecrübelerle doğmaz, yıllar boyu edinilir. Kiminin aklı daha fazladır, hızlı anlamlandırır. Kiminin aklı kısadır, gördükleri zamanla anlaşılır. İlk tecrübemize akıl ile başlarız, aklı kısa olanlar tecrübeye daha da ihtiyaç duyarlar. Ancak er ya da geç, kara ya da ak, tecrübe insanı bulur."
"Herkesin aklı bir değildir, tecrübeleri bir anlamlandırmazlar. Her fikir gibi her tecrübe de özneldir. Çoğunlukla genel geçer olan mantığı besler. Mantık ve akıl tecrübeden beslenirken, tecrübe akıl ile başlar, akıl ile tecrübe birlikte dans eder ve kendimizi kararımızı vermiş halde buluruz."
"Önemli olan da bu değil midir? Karar verebilmek. Tecrübeye dayanabilirsin, karar verirken. Ya da aklınla hareket edersin. Ancak herkes tarafından bilinir ki, ne tek başına akıl ne de tek başına tecrübe işler. Bir olaya akıl yürütür, tecrübeyi ekler, ikisini harmanlar ve doğru tarifi uygularız. O zaman yediğimiz yemek ne acıdır ne ekşi ne de tuzlu."
"Yeterince akıl yürütürsen bir olay üzerine, anlarsın dünyanın bir parçası olduğunu ve senin ise sadece bir insan olduğunu. Yeterince tecrübe etmişsen eğer artık dokunamazlar sana. İnsan kırıldığı yerden bir daha kırılmaz. Akıl ve tecrübe yetersiz geldiğinde boşlukta olan insan, ikisine de sahip olursa eğer, nerede duracağını bilir de düşmez."
"Bize kalan birbirimizden ayrılmamaktır dostum. Hangimiz daha önemlidir bilinmez, ancak birimiz olmadan diğerinin de bir önemi yoktur. Biz olmadan, insan ne dünyayı anlar, ne kendini. Ve kendini bilmeyen insan kaybeder, dünyayı bilmeyen insan yenilir. Kendini bilmeden başkasını bilemez, dünyayı bilmeden içinde yaşayamaz. İnsan bize ihtiyaç duyar. İyisiyle, kötüsüyle, her tecrübe yardım eder insana ve her akıl yürütme anlam verir her şeye."
"Peki bu sonuca tecrübelerimizle mi vardık, aklımızı kullanarak mı?" diye sorar çocuk.
"Tecrübem gördü, aklım bildi." der yaşlı.
Güneş mi ayı ısıtır? Ay mı güneşi aydınlatır? Ne güneş ayı ısıtır, ne de ay güneşi aydınlatır. Onlar ikisi birbiri ile muamma ve müsemmadır birbirleri ile olmayan ve bir birleri olmadan yapamayan..
YanıtlaSil